TASAVVUF ve SUFİLER

Ana Sayfa

Editörden

Kavramlar

Kişilikler

Güncel

Kütüphane

Linkler

Fotoğraflar

ZiyaretçiDefteri

İstatistikler

 

 

MUHYİDDİN ibn ARABÎ [K.S.]'in 

NASİHATLERİ

Aktaran : Dr. Münir Derman (K.S.)

arabimosque.jpg (17422 bytes)

Şam'da Muhyiddin Arabi (K.S.)'nin türbesini de ihtiva eden külliye Yavuz Sultan Selim(Rh.A)'in emri ile imar edilmiştir...

 

Fütûhat-ı Mekkiyye’nin son kısmına eklenen Muhyiddin-i Arabi [K.S.]’in Müslümanlara Nasihatleri’nden Dr. Münir Derman (Rh.A.)’in tercüme ettiği bir kısmı burada sunulmaktadır.

1- Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir vücud gibi olmalarını, hiç bir suretle Dinde ayrılık yapmamalarını vâsiyet ederim...

Allah'ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları kimse mağlup edemez...

Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.

Allah, Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir.Cenabı Hak'kın âsârından, Kudret ve azametini düşün, Zât ve mahiyetini düşünme...

Esmâ-i hüsnânın çokluğu bir kezde düşünülürse Tevhid olur. Tevhid kuvvettir.

Daima Allah'fan başkasmı unut... Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde zâkir'dir. Kalb ve Iisaniyle AIIah'm zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zâti Ahadiyetine karşı iştiyâk nuru ilka eder. Gözü açılana Hâya gelir...

Hâya makamında fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfik-i Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı ahlâk, fazilet, doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur , Onsuz yaşayamaz.

*****

2- Bir yerde bir günah işlemiş isen oradan ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir eIbise üzerinde iken işlemişsen O elbiseyi çıkarmadan evvel bir de ibadet yap...

Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak, kir gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve Allah'ı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terkettin diye sorarlar...

''Tırnak ve saçta sinir vardır. Fakat keserken duymaz. Vücutta bâzı kısımların ruhla alâkası vardır. DuyarIar.

Geçmiş günahlarından birini hatırlayınca hemen tevbe, istiğfar et. Ve Allah'ı zikret, Çünkü Rasul-ü Ekrem (Her işlediğin suçun peşinden bir de iyilik yap ki onu mahvetsin, zira “Hasenat Seyyiati yok eder” buyurmuşlardır.

3- Nerede öleceğini, ne vakit ruhunu vereceğini biIemezsin. Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü zan et. Su-i zan etme. Tâ ki Rabb’ine hüsnü zan ile kavuşasın...

Hadis-i Kudsi'de buyurur: Ben kulumun zannı üzereyim. Bana karşı hayırlı zan'da bulunsun. Bu haber bir vakit ile takyid buyurulmamıştır. Hatta zannını ilim derecesine çıkar...

De ki Rabbim affeder, mağfiret eder. Günahlarımdan beni temizler.

Gıınahkârlara: “Rahmetimden ümidinizi kesmeyin; çünkü, Rabbiniz bütün günahları yarlığar.” Bu âyet'tir.

Bir kavli şerifte hiç bir günah tahdid edilmeden mağfiret beyan buyurulmuş, bir de “cemian” ile te'kid edilmiştir. Allah'ın Rahmeti gazabına galiptir, Günahkârlara da kulum diye şeref bahşetmesi ne büyük Iütf-u ilâhidir, (Kul) kelimesi Hakk namına kelâm eden, konuşan demektir .

Allah'ımıza hudutsuz şükürler olsun...

4- Gizli, âşikâr, tenhada, kalabalıkta Allah'ın zikrine devam et. “Allah, siz beni anın, Ben de sizi anayım” der.

“Allah'ı çok zikreden erkeklerle, Allah'ı çok zikreden kadınlara pek büyük mükafatlar hazırlanmıştır” , buyurulur.

Zikir , dil ile olduğu gibi kalb ile de olur. Hatta bütün âzalarla olur. Zikir , zikrettiği Zât’tan başkasını tamamen unutmaktadır .

Daha doğrusu zikir , Halik’ı ceseden ve ruhen talep etmektir .

Zikir çok büyük bir ihsandır mü'minlere...

''VELE ZiKRULLAHÜ EKBER''

Allah daima kendi Zat-ı Ecelli Alâlarını tesbih ve zikreder.En büyük zikir Allah'ın zikridir. Buradaki âyette en büyük zikir Hakk ile zikre iştirâktir. Sana senden yakın olanla...

Gafil olma... Gafillerin sözüne bakma... Onlar bana yetişemezler ...

Zikir:

1- Kalben 2- Sırren 3- Fiilen.

1- Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile zikirle elde edilir.

2- Sırren, Esmâda erimektir...

3- Fiilen, ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah'ın emirIerinde gizlidir. Resulün sünnetlerinde yaptığı hareketlerde görünür...

Zekât, sadaka el-Rezzak esmâsını fiilen zikirdir.

Merhamet ve şefkat; El-Rahim, El-Rahman esmâlarının fiili zikridir.

Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile şefkat ve merhamet şâmildir .

Rasulü Ekrem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve bütün sünnetleriyle...

Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır .

Rasul'e abdestli bulunmak yerde yatmak, Teheccüd namazı kılmak, misvâk kullanmak farzdı. Fiili zikir olmasa diğerleri bir şey ifade etmez.

Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir. İbadet bundan dolayı farzdır. ''Farz'' demek mecburi demek değildir. Hak'ka yanaşmak için muhakkak şarttır. Hak'ka yanaşmanın edebidir, usulüdür ; bunsuz olmaz demektir.

5- İşlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve onun bir kabahat olduğunu bilmek tâattir. Daha günahı işIerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu ibâdetin karışması affa sebebtir. Bir de o günaha istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor günaha galebe ediyor. Günahı günah bilmek ve işlerken günah olduğuna inanmak işlemenin sonunda nedâmete (İçin yanmasma) sebep olur. işte bu hal1er günahları yıkayan en iyi hallerdir.

Allah'ın affı ve rahmeti çok vâsidir. “Allah'a doğru bir karış gidene Allah'ın rahmeti bir arşın gelir. Bir arşın gidene bir kulaç gelir.Yürüyerek gidene koşarak gelir.” Mealinde Hâdis-i kudsi vardır.

Allah'tan bize gelen feyzler , Ahkâm-ı ilâhiye'ye imân ile mütenasiptir. İmânın ne kadar kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır...

6- Daima hayra ve hayırlı işlere niyetli ol. O hayrı işIemeğe muvaffak olamazsan dahi mükâfatını görürsün.

Yine hatırına gelen bütün şerleri de terk etmeğe azimli ol.Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe azmet.

Kader galebe eder de o şerri işlersen zararını görmezsin. Hatıra gelen şerleri terk etmeğe azimli olan, her fena hatıradan dolayı sevab kazanır...

Sevab: Allah'ın ve Peygamberin yapılmasını istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları şeylere denir.

Bir Hadis-i kudsi’de: “Kulum bir sevap, bir iyilik işlemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer onu işlerse en az on misli sevap yazarım. Bir fenalık düşünürse, onu işlemezse affederim. işlerse bir misli günah yazarım.” buyurulur.

Günahlarda adalet var .Sevaplarda fazlalık var. İyi iş güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi var .

''Burada Allah yazarım diyor'' Hakkın kudretiyle yazıldığı için ''yazarım'' buyuruyor tahdid etmiyor.

7- İslâm kelimesi (L A i L A H E i L L A L L A H) dır , ona devam et.

Bu, zikirlerin efdâlidir.

Hadis-i şerifte “Ben ve benden evvel geçen bütün Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir (LA iLAHE iLLALLAH) dır” buyurulmuştur.

Bir Hadis-i kudsi'de: “Benden gayri yedi gökler ve onIarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde olsa, ( L A i L A H E i L L A L L A H ) da diğer kefesinde olsa, Kelime-i İslâm ağır gelir...”

Sözün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam et... Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve bunu kalbe muhkem yerleştiren anlar... Bu kelimede hem nefy hem de isbat vardır. (L A i L A H E) ile aynını nefyederken ( İ L L A L L A H ) ile de varlığın ispat ediyor.

Sen de ilmen değil hükmen aynını nefyeder Hak'kın varlığını hem ilmen hem de hükmen isbat edersen, Tevhid'in zevkine erersin...

( L A i L A H E i L L A L L A H ) lâfz-ı mübarekinin nefy ve isbat ile birlikte bulunması ve böyle olmasında büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hakk tarafından ilânı vardır, Ona da devam et ve ehlini bulursan ondan tâlim eyle...

8- Sakın ( L A i L A H E i L L A L L A H ) ehline düşman olma, onun Allah dostları ile dostluğu vardır.

Kelime-i tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu günahları olsa yalnız şirk bulunmasa, Allah onları o kadar mağfiretle karşılar. Allah'a düşman olan müşriktir. Ondan uzaklaşmalı..,

Bilmeyerek veya te'vile müsait ağzından bozuk şeyler çıkmış ise, bununla Allah'ın kullarına düşman olunmaz...

Allah'a düşman olduğu belli olmayan kimselere düşmanlık etme...

Allah'a düşman müşriktir dedik. Fiilini söylemeyen de âsi, günahkâr (mü'min) veya daha âkıbeti belli olmayandır,

Allah, kendi dostuna düşmanlık edene ilân-ı harb eder. Allah'ın kullarına daima şefkat ve merhametle muamele et.

Allah, gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ şefkat ve merhametini bütün hayvanat ve mahlukata teşmil et. Onları Yaradan’ın hâtırı büyüktür de.

9- Allah'ın üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nâfileleri de kıl, işle. Amelinden hiç birşeyi küçük görme. Allah o ameli yaratırken hakir görmedi. AIIah, her emrini itinâ ve inayetle vermiştir.

Farzların edasına itinâ eden, Allah'a en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır .

Farzları kendisine vazife-i asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak'kın gözü ve kulağı olur. Seninle işitir , seninle görür, Hak'kın eli senin elindir, Sana hakkıyle biâd edenler ancak Allah'a biât etmiş olurlar. Allah'ın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah'ın eli olduğu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi faildir. Fail Allah'tır. Onların elleri Allah'ın elidir. Onların elleriyle Allah-ü Tealâ mubayaa etmiştir. Halbuki mubayaa edenler de onlardır. Nafilelere devam eden Allah'ın sevgisine nail olur.

0 kadar ki, Hakk onun işitir kulağı, görür gözü olur. Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. 0 asıldır. Nâfilelerde kulluk ihtiyaridir. Nâfileye nâfile denmesi zait olduğu içindir.

Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı ; sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira 0, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki Hakk’ın vücududur. Farzların edası ile sen O'nun için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından O’nun sana muhabbeti, sen, senin için olduğun cihetteki muhabbetinden çok üstündür .

Kudsi hadis: “Kulum, farz kıldığım ibadetlerle bana yaklaştığı gibi hiç bir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklaşır. O kadar ki, onu severim. Sevince de işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum. İşlediğim işler içinde, Mü’min kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiç bir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onun müteessir etmek istemem.”

Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur,

Nafilenin içinde de bir çok farzlar ve nafileler vardır . Kıraet , Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzların bulunması, farzları ikmâl ediyor.

Bir Hadis-i sahihde: “Cenab-ı Hakk kulumun namazına bakın. Tamam mı, noksan mı? Tam ise, tam yazılır; eğer bir şey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa , farzını onlardan ikmâl ediniz.” buyurur. İşte, ameller böylece zabta geçer.

Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuş bir ibadet demektir. Zahir buna “bid'at” der. “Ruhbaniyyet icad ettiler” buyurur Rasul-ü Ekrem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler , kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid'atler ki, bid'at-ı hasene tâbir edilmiştir.

Şeriate uymayan ve şer olanlar , bid'at-ı seyyie'dir. Kötü âdetlerdir. İyi âdetlere uyup, amel etmekte sevab vardır. Lâkin, o iyi olan bir şeyi, Resulullah'dan sâdır olmamıştır diye terk etmekde daha ziyade ecir vardır .

Rasulullah'a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan şeylerde Rasulullah terk ettiği için terkine uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü Rasulullah, ümmetine bir çok şeylerin teklifinden hoşlanmaz. “Bu da güzeldir” diye bir çok ibadetleri ibdâ doğru değildir.

“Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin !..” –Hadis-

“Allah size kolaylık murad eder , güçlük murad etmez.” –Ayet-

Ahmet ibn Hanbel, kavun yemedi. “Niçin?” dediler. “Rasulullah s.a.v. nasıl yedi bilemiyorum da ondan...” dedi. RadiyalIah-ü anh.

[ Muhyiddin-i Arabi hazretleri, bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir. Hülâsa bid'atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.

O halde, Resulullah'ın yapmadığı şeylerden kat'i surette kaçmak... Yaptığı şeyleri nasıl yaptığını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tariktir. ]

intro.jpg (1964 bytes)

Anasayfaya  Dönüş