Ana Sayfa
Editörden
Kavramlar
Kişilikler
Güncel
Kütüphane
Linkler
Fotoğraflar
ZiyaretçiDefteri
İstatistikler
| |
'YAZILMIŞTIR
HERŞEY' GARİBLERİN KİTABI’nda

Gariblerin Kitabı'nın Şule Yayınları
arasında yapılan 4. baskısının kapağı.(Mayıs 2000)
Birkaç ay önceydi; canlardan bir can
kitap tanıtım yazıları istemişti.
Ancak alışıldık, sıradan "tavsiye" yazılarına benzer çalakalem yazılara
ekim varmadı.
Sonra birgün, Kitap Sarayı'nda yeni yayınlar arasında -18 yıl önce ilk defa
okuduğum- "Gariplerin Kitabı"nın Mavi Yayıncılık tarafından
çıkarılmış olan yeni baskısını görünce 'gecikmiş bir tanıtım yazısı' yazma
fikri gönlüme geldi, kaldı. Son günlerde bazı sansasyonel gazeteler yanısıra
muhafazakar ve "millici" yayın organlarında da önemli bir yer işgal etmeye
başlayan "hristiyanlığı seçen" Türkiye müslümanlarına dair haberler
bağlamında İslamiyet-Hristiyanlık ilişkisini -çarpıcı bir örnek olan Abdülkadir
es-Sufi ve eserleri ışığında- ele almak adeta vacib olmuştu.
Abdulkadir es-Sufi ( daha sonra
el-Murabıt) adı ile İslam dünyasında tanınan Ian Dallas Gariplerin
Kitabı’nda öyküsü anlatıldığı üzere 1967 yılı Ramazan'ında Fas’ın
Merakeş kentindeki Karaviyyun Camiinde İslam'a girer. Kısa süre sonra Fas'ın
Meknes kentinde Şazeli tarikatının Darqawi kolunun mürşidi Şeyh Muhammed Habib
ed-Darqawi'ye intisab eder. Şeyh tarafından kendisine ''es-Sufi'' lakabı verilir.
Şeyh Muhammed
bin Habib el-Alevi[K.S.]
Gariplerin Kitabı’nda Ian Dallas'ın
Abdulkadir es-Sufi oluşu sürecinde 1968 yılında yaşadığı tasavvufi serüveni
anlatır. 1970 yılına gelindiğinde tarikat içinde halife (=mukaddem) konumunda olan
es-Sufi, İngiltere’de yaptığı “çalışma” sonucu dört Batılı'yı daha
''yol''a getirmiştir, 1970’te ABD'ye gider ve ardından bütün Avrııpa, Güney
Afrika, Nijerya, Malezya, Endonezya ve pek çok Arap ülkesini dolaşır. 1971 'de
tebliğini kabul ederek tarikata alınan insan sayısı 16' ya ulaşmıştır. O yıl 4
müridi ile beraber Şeyhiyle buluşmayı da planladığı Hacc'a gider. Ancak Şeyhi Hacc
yolunda iken Cezayir'de vefat edince bu görüşme gerçekleşemez. 1974'de ABD’nin
Kaliforniya eyaletinde verdiği ve Batılıları İslam'a davet için organize edilen
seminer notlarından oluşan Muhammedi Yol adını taşıyan kitabı yayınlanır.
1976
yazında Londra'daki ünlü Hyde Park’ta insanları açıktan İslam 'a davet etmeğe
başlarlar. Aynı yı1 bağlıları ile beraber Londra'nın kuzeydoğusunda 100 mil
mesafedeki Norfolk'ta , 10 yıl kadar yaşayacağı ''Müslüman Köyü”nü kurmağa
başlarlar; 1970'lerin sonunda cemaatı,
bu köyde modern hayata kafa tutan bir hayat tarzı üzerinde yaşayan ve İslam’ı
kabul etmiş 200 aileye ulaşmıştır. Bu topluluk ortaya çıkan bazı güçlükler
üzerine bizzat, Abdulkadir es-Sufi tarafından yavaş yavaş dağıtılır ve nihayet
1987 sonlarında
İspanya’nın Granada şehrinde kendi tarikatı etrafında teşekkül eden müslüman
topluluğun yanına hicret eder.
Seyr ü Sülukunu devam ettirerek
müridlikten mürşitliğe adım atan Abdülkadir es-Sufi'nin bir kısmı Türkçe'ye
kazandırılmış " ;
Muhammed'in Yolu","Gariplerin Kitabı" (Türkçe
baskılar, I-II; Kasım 1979, Nisan 1980 Yeryüzü Yayınları; III. Ekim 1987 İklim
Yayınları)",
"100 Basamak" (Yeryüzü Yayınları)
"Cihad (Türkçe baskı, I: Mayıs 1980, Yeryüzü Yayınları)",
"Ayetlerden İşaretler (Türkçe baskı, I:Haziran 1981 Yeryüzü
Yayınları)" gibi önemli eserleri mevcuttur.
Ayrıca Yaşar Kaplan'ın "önemli" noktalara işaret eden takdimini de
kapsayan "Yarınki İslam" adlı bir risalesi de Aylık Dergi
Yayınları arasında yayınlandı.
Abdülkadir es-Sufi'nin arzettiği önem, Batılı-Hristiyani normlarla
çözümlenemeyen 'çağdaş dünya'nın "en çağdaş" meselelerine İslam'ın
sunduğu çıkış yollarını gösteren "öncülerden biri" oluşudur. Muharref
Hristiyan doğmalarının bunalttığı 'çağdaş' ve 'uygar' Batı dünyasının
kararmış gönüllerinde 'yeniden doğuş'un ışıklarını yakan öncü isimler
arasında eserleri dilimize de çevrilmiş olan Martin Lings (Ebubekr Siraceddin),
Muhammed Es'ed, Roger Garaudy ilk aklımıza gelenler.Bu insanlar kültür
birikimleri, entellektüel kapasiteleri kendi ülkelerinde belli bir düzeyin üzerine
çıkmış 'soy' kafalar olduğu için Hristiyanlıktan İslam'a kendiliğinden
doğuşları basit bir "ihtida" olayını aşmakta ve 'kendiliğinden' bir
yengi/yenilgi konusunu gündeme taşımaktadırlar. Öte yandan bugün bütün İslam
Ülkelerinde adeta "putlaştırılan" çağdaşlık, teknoloji, konformizm,
bilgi fenomeni gibi kavramlara ilişkin önemli şeyler ifşa etmektedirler. Batılı
hristiyan-ateist yaşama ideolojisinin tükenişinin birer canlı manifestosu olan bu
örnekler ortada iken 'az gelişmiş' İslam ülkelerinin "biraz gelişmiş"
elitleri arasında görülen Hristiyanlığa geçme, Noel ayini gösterişleri, v.s. ne
kadar traji-komik bir tablo ortaya koymaktadır. "Biraz gelişmiş" batıcı ve
batılcı elit ve elitistlerin bu hal-i pürmelali aslında müslümanların kafa
yormasına değmeyecek bir 'vakıa' olmasına rağmen bazı "biraz gelişmiş"
müslümanların bu konuyu "mukaddes cihad" konumunda ele alması bir yanıyla
bütün müslümanları ilgilendiriyor. Elmanın çekirdeği, ile irşad yapmağa soyunan;
Batı'nın hergün değişmeye uğrayan ve hemen hemen tamamı materyalistik önermelere
dayanan pozitif bilim kapılarına İslam'ın değişmez, ezel-ebed gerçeklerinin ne
güzel de uyduğunu isbata çalışan bilim amatörlerinin İslam adına getirdikleri
örnekler son yıllarda sansasyonel bir şekilde ortaya döküldü. Aya ayak basan
astronot Armstrong, denizler kaşifi Kaptan Coustouo isimleri etrafında
koparılan yaygara, 'karanlık' provakatörlerin gençliğe yönelik ajitasyon yayınında
karşı saldırıyla iyice gürültüye getiriliyordu. Sonuçta elde kalan sıfırdır,
koskoca bir sıfır...
İslam'ın zamanlar ve mekanlar üstü ilahi mesajını kendi kapasitesi belirli
beyinlerin (korteks) iki lobu arasına sıkıştırmak isteyen bu amatör bilimcilerin
Batı'nın kolej düzeyinde eğitilmiş bir gencine verebileceği hiçbir şey yoktur.
Amma -Allah'ın yardımıyla- batı'nın en "soy" kafaları Kuzey Afrika
çöllerinde mütevazi bir dergahta aradıklarını bulabilmektedirler.

Şeyh Muhammed
el-Fayturi [K.S.]
Bu arayış ve buluşun
güzel bir örneği olan Abdülkadir es-Sufi'nin eserlerinden bazı alıntıları
sunarken son bir noktayı -belki her kitabın, her yazının sözbaşına
kaydetmemizgereken bir noktayı merhum ve mağfur Fethi Gemuhluoğlu'ndan
iktibasla- belirtmek yerinde olacaktır:
"Herşey yazılmıştır,
Kerim Kitabımız'da yazılmıştır. Hakim Kitabımızda yazılmıştır, Mübin
Kitabımız'da yazılmıştır. Kur'an-ı Azimüşşan'da yazılmıştır. Herşey
söylenmiştir. Peygamber-i Ekber söylemiştir, peygamber-i ins ü can söylemiştir,
Allah Azze ve Celle'nin ulu Rasulü Muhammed (s.a.v.) söylemiştir."
Yazılan ve yazılacak olanlar Kitab-ı
Kerim'e uygunlukla değerlenir, değerlendirilir;
söylenen ve söylenecek olanlar Peygamber-i Ekber (s.a.v.)'in söylediklerine
kıyasla değerlenir, değerlendirilir vesselam...
GARİBLERİN KİTABI’ndan
Alıntılar:
"...Şafak vaktine
yakın bir zamanda rüya gördüm. Bir yükseklikte, rüyaların rüya olduğu bir
yerdeyim. Yanı yöresi belirgin değildi bulunduğumuz yerin. Altı ve üstü yoktu. Hep
beyazlar giyinmiştik. Anlamadığım bir dilden duyduğum sesler kulağımdan
eksilmiyordu. Kendimi bir adamın önünde secde eder halde gördüm. Adam ışıltılı
bir canlılık içine gömülmüştü ve adamdan yayılan enerji benim gözeneklerime
işliyordu. Ona bakamıyor ama onun bana baktığını hissediyordum. Hem korku, hem de
tatlı bir korunma duygusu içindeydim. Beni o güne kadar duymadığım, uyanınca da
hatırlamadığım bir adla çağırdı..."
***
''Bana öyle geliyor ki bu giriştiğim yolculuk, bilgi merkezi
dedikleri yerden dünyanın çöllerine açılan, bana rahat yüzü göstermiyecek birçok
yolculuklar zincirinin yalnızca bir başlangıcıdır.”
***
''Yalnızca çalışma masasının arkasındaki
duvarda çerçeveli, garip giriftlikte bir desen asılıydı, Tantric-tarzı bir labirenti
andırıyordu. Bu nesne beni celbetmekte, çalışma odama girdiğimden itibaren dikkatimi
üzerinde toplamamı istercesine bana işaret etmekteydi, ben ya kalın kafalı
olduğumdan yahut inatçılığımdan bu işaretleri görmezlikten geliyordum...
Gözlerimi yumdum. ''Onu aşağı indir ve öbür yüzünde yazılanı oku" Nefesim
kesildi. Nereden gelmişti bu zorlayıcı istek? Resmin sırtında birşeyler
yazılıydı, alıp ışığa tuttum. Şöyle diyordu: "Bu bilgiyi arayarak elde
edemezsin, ne var ki onu bulanlar yalnızca aramış olanlardır. Bistam'lı Bayezid...
Sanki gövdem aldığım her nefeste yenileniyor gibiydi.
***
''Bunda hiç şüphe yok, gönderildiniz siz.” ''Gönderilmek mi'' ''Aklıma
atanışımı bildiren kuru teleks notu geldi. ''Sen bizden birisin
kardeşim."Kalbinin üzerine birkaç kere vurdu, "Kendiniz bulun. Hepsi burada.
Herşey.. Şuracıkta... buradadır . Hmm? , Bu çalışma odasına niçin geldim
sanıyorsun? Kalp kalbi bulur'' , Fiziki bir organ olarak kalbin her nasılsa kainatı
içine aldığını" ima etmemişti: Öyleyse bir başka kalbe işaret ediyor
olmalıydı. "
***
''Veli şimdi de yüzünü kaldırıp herbirimize bakmaya
başladı . Hatırı sayılır bir kalabalık olmasına rağmen diyebilirim ki incelemeye
tabi tutuyormuşçasına teker teker baktı. Yalnız yüzlerimize değil, ruhlarımıza da
bakışlarını çevirdi. Söylediklerim konusunda Allah şahidimdir.'' ''Sen Arşiv
Yetkilisi’sin. Kitapları kullanıyorsun. Ama bilgi sahibi değilsin, Şimdi bilgiyi
bulacaksın.Seni onun yakınına kadar götüreceğim. Senin aradığını içeren bir
kitab var. Adı Gariblerin Kitabı. İçinde bu dünyada ve sonrasında bilmek istediğin
herşey var.”
***
“Şafaktan önce sabah namazı için kalkıyor, sonra Şeyhimizin soylu virdini
okuyorduk. Vird bazı Kur’an cüzlerini okumak , bazı dualarda ve zikirde bulunmak
demekti. Zikrin ne sayıda yapılacağına Üstadımız karar verirdi. Vird Rabbin en
sevgili velilerine lutfettiği bir kutsal armağandı. Vird aynı zamanda müridin ruhca
korunmasını ve ruhca ilerlemesini sağlayan bir araç görevi de yüklenmişti. Zikr
şeyh efendimiz tarafından müride ruhi ihtiyaçlarının uyumu içinde bireysel olarak
verilir. Bu tıpkı bir hekimin aynı hastalıktan şikayetçi olan iki ayrı hastaya iki
farklı ölçüde ilaç yazması gibidir. Herbirimizin belli bir sayıda yapmamız gereken
özgül bir zikri vardır.Bu zikr tamamen kendi aarzumuz ve enerjimize bağlı olarak
gerçekleştirdiğimiz bir zikirdir. Zikretmek İslam’ın temel ruhi etkinlikleirnden
biridir.Çünkü bütün Kur’an boyunca mü’min zikretmeğe çağrılır.”
***
Yalnızca birkaç gün içinde müslümanlığımı
‘fukara’dan öğrenmekte olduğumu anladım.Bu yalnızca Kur’an’ı ,
tapınmaları, sünneti kavrayışımın derinlemesinde onlarla birlikte olmaktan
edindiklerim değildi, ben aynı zamanda yaşamayı da onlardan öğreniyordum. Yani
nasıl yürüneceğini , nasıl oturulacaağını, nasıl dinlenileceğini ve ne zaman
sessiz durulacağını da, nasıl yemek yiyeceğimi, yemekler karşısında kendimi nasıl
tutacağımı, nasıl bekleyip , nasıl hareketsiz duracağımı...
***
“Ağladım.Gözyaşalrım çevremdeki bunca kalın duygulu insanın hesabını
görmeliydi. Gerçi onlar için ağlıyor değildim. Ağlayan ben de değildim
aslında...Bir bent yıkıldı ve ırmak boşaalmaya başladı. Bendi yıkan ben
değildim; suyu canlandıran da.Ben gözyaşalrının üzerine düştüğü topraktım
yalnızca. Benden artakalan bir parçam gözyaşımı siliyor,bakanlara karşı önlem
alıyordu...”
***
"...Kitaplar bölümünde
çalıştığım zaman keyif olsun diye okuduğum bazı metinlerden öğrendiğime göre
beton kütlelerden oluşan yapılar acun içinde bulunan bazı enerji kaynaklarıyla
-hatırladığıma göre buna "prana" diyorlar- temasa geçilmesini önlemekte
ve bu durum zihni çöküntü, hatta zindan duygusu yaratmaktaydı. bu tuhaf bilgiyi
etraflıca araştırmak imkanına hiç sahip olamadım ve elektronik bölümündeki
arkadaşların da ya böyle birşeyden yahut böyle birşeyi ölçebilecek herhangi
birşeyden haberleri yoktu..."
****************
ABDULKADİR
es-SUFİ 'nin ŞAZELİYYE-DARQAWİYYE SİLSİLESİ
Sayyiduna
Muhammad
blessings and peace of Allah be upon him
Sayyiduna 'Ali ibn Abi Talib |
|
In the Name of Allah, the Merciful, the
Compassionate. Say: 'He is Allah, One. Allah, as-Samad. He has not begotten, nor was he
begotten, and no-one is like Him.'
[Sure-i
İhlas]
And there came
from the farthest part of the city a man running. He said, 'O my people, follow those who
have been sent.'
[From.Sure-i
Yasin] |
|
Sayyidi al-Hasan ibn 'Ali |
Sayyidi al-Hasan
al-Basri |
Sayyidi Abu Muhammad Jabir |
Sayyidi Habib
al-'Ajami |
Sayyidi Sa'id al-Ghazwani |
Sayyidi Da'ud
at-Ta'i |
Sayyidi Fathu's-Su'ud |
Sayyidi Ma'ruf
al-Karkhi |
Sayyidi Sa'd Sayyidi Sa'id |
Sayyidi as-Sari
as-Saqati |
Sayyidi Ahmad al-Marwani |
Al-Imam al-Junayd |
Sayyidi Ibrahim al-Basri |
Sayyidi ash-Shibli |
Sayyidi Zaynu'd-Din al-Qazwini |
Sayyidi at-Tartusi |
Sayyidi Muhammad Shamsu'd-Din |
Sayyidi Abu'l-Hasan
al-Hukkari |
Sayyidi Muhammad Taju'd-Din |
Sayyidi Abu Sa'id
al-Mubarak |
Sayyidi Nuru'd-Din Abu'l-Hasan 'Ali |
Mawlana 'Abd
al-Qadir al-Jilani |
Sayyidi Fakhru'd-Din |
Sayyidi Abu Madyan
al-Ghawth |
Sayyidi Tuqayyu'd-Din |
Sayyidi Muhammad
Salih |
Sayyidi 'Abd ar-Rahman al-'Attar |
Sayyidi Muhammad ibn
Harazim |
The Chain of Teachers
of the Shadhiliyya
Darqawiyya
Habibiyya 'Alawiyya
Tariqa
from their source,
may the blessings
and peace of Allah
be upon him,
up to the present day. |
|
Sayyidi
'Abdu's-Salam ibn Mashish |
Sayyidi Abu'l-Hasan
ash-Shadhili |
Sayyidi Abu'l-Abbas
al-Mursi |
Sayyidi Ahmad ibn
'Ata'Illah |
Sayyidi Da'ud
al-Bakhili |
Sayyidi Muhammad
Wafa |
Sayyidi 'Ali Wafa |
Sayyidi Yahya
al-Qadiri |
Sayyidi Ahmad
al-Hadrami |
Sayyidi Ahmad
az-Zarruq |
Sayyidi Ibrahim
al-Fahham |
Sayyidi 'Ali
ad-Dawwar |
Sayyidi
'Abda'r-Rahman al-Majdhub |
Sayyidi Yusuf
al-Fasi |
Sayyidi
'Abdu'r-Rahman al-Fasi |
Sayyidi Muhammad ibn
'Abdillah |
Sayyidi Qasim
al-Khassasi |
Sayyidi Ahmad ibn
'Abdillah |
Sayyidi al-'Arabi
ibn 'Abdillah |
Sayyidi 'Ali
al-Jamal |
Mawlay al-'Arabi ibn
Ahmad ad-Darqawi |
Sayyidi
Ahmad al-Badawi |
Sayyidi Abu Ya'za al-Muhaji |
Sayyidi Muhammad ibn 'Abd al-Qadir al-Basha |
Sayyidi Muhammad
al-'Arabi |
Sayyidi Muhammad ibn Qudur |
Sayyidi al-'Arabi
al-Hawwari |
Sayyidi ibn al-Habib al-Buzidi |
Sayyidi Muhammad ibn
'Ali |
Mawlana Ahmad ibn Mustafa al-'Alawi |
Sayyidi Muhammad ibn
al-Habib |
Sayyidi Muhammad al-Fayturi Hamuda |
|
|
Sayyidi 'Abd al-Qadir as-Sufi ad-Darqawi al-Murabit |


Anasayfaya Dönüş
|