TASAVVUF
ve SUFİLER *** Görülen Lüzum Üzerine Divan-ı Hikmet ile İlgili Zorunlu Bir Açıklama Websitemizde yayınlanan Hoca Ahmed Yesevi hakkındaki inceleme ve Ahmed Yesevi’ye ait Divan-ı Hikmet’teki şiirlerin özgün metni ve Türkiye Türkçesi’ne aktarım metinleri eser sahibi Dr. Hayati Bice’nin özel izni ile sitemize konmuştur. Bu yazılı materyallerin her türlü telif hakkı yayınlanmak üzere Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’na devredilmiş olup bilimsel araştırmalar dışında kısmen ve hiçbir şekilde tamamen kopyalanması-yayını yasaktır. Özellikle bu metinlerin kitap şeklinde yayınlanması halinde her türlü hukuki takip yapılacaktır. Websitelerinde bu materyallere yer vermek isteyen webmasterların hayatibice@yahoo.com adresinden izin istemeleri ve yaptıkları her alıntıda websitemizi referans olarak göstermeleri önemle rica olunur. |
Ana Sayfa Editörden Kavramlar Kişilikler Güncel Kütüphane Linkler Fotoğraflar ZiyaretçiDefteri İstatistikler
|
DİVAN-I
HİKMET
[ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE TERCÜMESİ ] [ 101-110. Hikmetler ] HİKMET-101 Gariplikte garip olan garipler Gariplik halini bilen garipler Sebep ile uzak yere gidince Kardeş kadrini bilen garipler Susayınca suya muhtaç olan Diriyken ağlayıp ölen garipler Kimse bilmez gariblerin hali nicedir Meğer bilse garip olan garibler Gariplik zor iştir ey azizim Kim o kıymetsiz olur miskin garipler Gel şimdi Ahmed kendine bak Garipsin sen garip miskin garipler HİKMET-102 Sübhan Rabb'im ferman eylese kudret ile; Aşıkları kavga eyleyip yürür olur. Mahşer yerinde figan eyleyip, yaşını döküp Ele kendini günahkar gösterip yürür olur. Halk içinde rezil yürür, kendini bilmez; Cahillerin sohbetinden kaçmayı bilmez; O sebepten erenlerin kokusu gelmez; Gözde yaşını dökerek yürür olur Aşıkların Hakk karşısında yüz nâzı var Nâra çekse, zerre aslâ kalmaz, yanar Oruç, namaz, tesbihleri “Allah “; Batınlarını söyler kılıp yürür olur. Vahşi gibi çöller içinde eyler vatan; Sahralarda yoldaşları karga ve çaylak; Hacet değil âşıklara bağ ve çemen; Hızır İlyas yoldaş kılıp yürür olur. Aşıkların göz yaşıdır bağ ve bostan; Bülbülleri söyler devamlı binlerce destan; Dışlarını bozup yürür, hane viran; Hakk kudretini söyleyerek yürür olur. Şuursuz olup, yanıp yürür mest ve hayran; "Âllah" diye gözde yaşı, bağrı biryan; Nâra vurup feryad edip eyler figan Allah zikrini niyaz eyleyip yürür olur. Kadir Melik’im kudret ile sulh eylese, Cennet içine girer âşık emr eylese, Nara çekip, feryad edip vird eylese, Mey içerek, sema eyleyip yürür olur. Gece gündüz ağla daima bir an dinmeden, Dilden Allah yâdını söyleyip yorulup kalmadan Gözde yaşı akmaz aslâ bağrı yanmadan; Yaşını alıp tanık eyleyip yürür olur. Muhabbetin Burak’ın binip yürüyen, Öyle âşık tarikatte dolaşan Sır şarabını içip ezelde ruhu kanan, Aşk kapısında seslenip yürür olur. Cehenneme girse âşık, perva eylemez Görüp, bilip mal ve mülkünü ele almaz; Huri, köşkler, gılmanları göze iliştirmez Feryad edip kavga kılıp yürür olur. Kahhar Melik'im kudret ile nidâ eylese Cemal için yananlarım, "gel gel" dese, Göz yaşını akıtarak feryad eylese Akıl ve şuurunu bilge eyleyip yürür olur. Rahman Melik'im rahmeti ile nidâ eyler; Asi, câfi ümmetlerin halini sorar; Mahşer günü cemalini armağan eyler Can ve gönlünü feda eyleyip yürür olur. Rahman Melik'im rahmeti ile nida eyler Hazin nida işitip âşık canı yanar; Saf saf olup âşıkları baş kaldırır Aşk kendini tek eyleyip yürür olur. Hakk'ı bulan divaneler şuursuzca konuşur Derd halini ortaya çıkarıp yürür olmalı Makamları yüce makam Arş'ı gözler Halka kendini rüsva eyleyip yürür olmalı Yurttan kaçıp dağ çölünü eyleyince vatan Çöller içinde yoldaşları karga ve çaylak Gider olsa çörek dikeni ona kefen Türlü vahşi hayvanı yoldaş kılıp yürür olmalı Böyle olmayınca can dostunu bulmak olmaz Bu yolların kaygısı çok acele olmaz Candan geçmeyince vahdet meyini içmek olmaz Mey içerek sema eyleyerek yürür olmalı Canânı bulan kişi özünü bilmez Alem halkı talip olsa kaçıp gelmez Yüzbin nasihatçı olsa onun öğüdünü almaz Yurda özünü rüsva eyleyip yürür olmalı Yüz bin aşık yansa yakılsa olur mutlu Hakk zikrini her kim dese olur dostu Mahşer günü cemaline olur sırdaş Can ve imanını feda eyleyip yürür olmalı Allah için canını veren boşa vermez İki cihan ona bostan asla ölmez Gerçek aşığın sırrı gizlidir halk bilemez Gözyaşını tanık eyleyip yürür olmalı Aşık ölmez kör olmaz aşkı taze Halk içinde ağzı güler yanar gizli Çöller gezip yollar yürüyüp "Hakk la-mekan" Hakk aşkını yakararak yürür olmalı Aşk bağını gezen aşık özünü bilmez Gece-gündüz mest ve hayran kendine gelmez Göz ister kullara yakınlık duymaz Hakk vaslını maksat eyleyip yürür olmalı Gerçek dertliler dertsizliği göze almaz Zâhid-âbid mesleklerini dile almaz Fayda görse aşksızlara bakış iliştirmez Gerçek dertliye deva eyleyip yürür olmalı Aşıkların bildiklerini halk bilemez Huri, gılman bütün melekler yanına gelemez "Sekahüm rabbihüm"i arzu eylemez Cemaline vefa eyleyip yürür olmalı Huri, gılman "entahur"dan alıp gelince Rıdvan melek kadeh sunup hürmet eyleyince Aşıkları gözünü yumup şuursuz olunca "Va üstüga" deyip içinde yürür olmalı Hakk temaşa eyleyip ona rahmet eyleyince Kabir içinde nur yollayıp şefkat eyleyince Yetmiş bölük melekleri yakınlaşınca Lütuf ve kerem armağan eyleyip yürür olmalı Aşık yanar candan yanar Hakk’ı sever Allah için dünya kaygısını boşlar Bağrını deşip baştan ayağa kana boyar Aşık olup tek eyleyip yürür olmalı Ey dostlar aşk ehlinin serveti yok Deva sormayın aşk derdinin devası yok Bu yollarda aşık olsa dönüşü yok Canı bedenden ayrı eyleyip yürür olmalı Bedeni büyük ateşte bırakan canı başka Hikmet okur talip olur yetse söze Kimi görse izini alıp sürer göze Akıl ve şuurunu bilge eyleyip yürür olmalı Heveskarı bedeni yansa canı yanmaz O sebepten aşkın değerine yetip olmaz Erenler sohbetine kaçıp gelmez Zikir, dua riya eyleyip yürür olmalı Bu alemden ayrı eyleyen Allah özünü Ey ümmetler Hakk Mustafa'nın dediği sözü Mahşer günü aydın ola Hakk'a yüzü Din yolunda aydın eyleyip yürür olmalı Aşıkların diri ölen canı ayrı Kanat çırpıp uçayım dese esirger Allah Din gönlünü aydınlatıp tutup olsa tamam Aşıkları şaşkın olup yürür olmalı Aşık olup hikmet söyledi Kul Hoca Ahmed; Sıdkı ile işitene yüz bin rahmet; İman armağan eyler Allah'ım, tâc ve devlet; Aşık gönlünü safâ eyleyip yürür olur. HİKMET-103 Muhabbetin şevki ile yâr iste Oruç, namaz Rabb’imin farzı olur. Mahşer yerinde adaleti ile sorar olsa. Aşıkların bir Allah’a arzı olur. Arzı şudur: Allah’a bin imdad eder "Halimi gör" deyip, yaşını saçıp feryad eder; Nâra çekip mahşer yerini bayındır eder; Aşıkların gönlünün âhı borcu olur. Gerçek âşıklar daima diri, ölmüş değil; Ruhları yer altına girmiş değil; Zâhid âbid bu mânayı bilmiş değil;, Gerçek âşıklar ahalinin Hızır’ı olur Günahlardan korkup kendisi ağlayıp durur; Mahşer günü ne yaparım deyip kanlar yutar Sırat adlı güzergâhta başı uyuşur Rabb'ine acizlik arzı olur Zerre aşkı kime düşse, ağlar eyler Göz yaşını akıtarak umman eyler Her ne bulsa, Hakk yoluna ihsan eyler Cimrilerin düşmanlığı-buğzu olur. Aşıkların yaş yerine kanı akar Melekler her taraftan nurlar yakar Gâfil olsa, "Hazır ol" deyip kendi bakar; Gerçek âşıklar bu dünyanın süsü olur. Dünya ehlinin âhiretten korkusu yok; Ruhu yalnız, iman-İslâm yoldaşı yok; Tarikat yolunu şaşıran hiç korkusu yok; Kulum der, dili ile ağzı olur. Gece Allah, gündüz Allah dinmeden yürür; Allah mumu, pervane gibi kendini vurur; Leylâ-Mecnun, Ferhad-Şîrîn devrini sürer; Hakk Teâlâ âşıkların sevgilisi olur. Aşık yansa, hâs sevgilisi ile yanar; Sahteler yanmadan durur, candan doyar; Gerçek âşıklar yandıkça pür-nur olur O sebepten mâşukuna nâzı olur. Ateşe koysa, ateşten yanmaz âşık kişi; Yer ve göğü bostan kılar akan yaşı; Allah dese, şüphesiz parlar içi-dışı; Yakılmak-yanmak âşıklara adet olur. Bütün aşıklar yığılıp varır dergahına Yaşını saçıp efgan eyleyip bargahına Yedi cehennem dayanamaz bir ahına Rahman Melik'im aşıklara hakim olur Sulh eylese âşıkları kabul eylemez Huri-gılman, cennet verse, göze iliştirmez Cemal dileyip başlarını yerden almaz; Aşıkları cemal görüp râzı olur. Aşıkların yedi göğe ulaşır âhı; Allah dese, yerle bir olur her günahı; Aşıkların Rahman Melik'im sığınağı Aziz başı ahalinin nezri olur. Aşıkları çok yandıran Hakk cemali Onun için dinmeden ağlayıp döker gözyaşı feryad Vaad ettiği âşıkları görür O'nu Hak cemali göz yaşının bedeli olur. Aşıkları Hakkâ bakıp nâra çeker Melekler hediye eyleyip Hakkâ söyler; Şevk şarabını içen âşıkın şevki artar Karışıklık-feryad ahalinin tuzu olur. Can verici meyden içen âşık orada sultan; Onun için Hakk yolunda canı kurban; Sabaha varsa, cemaline eyler konuk Kış mevsiminde mey içirse, yazı olur. Gizli yürür kimi görse, âşık eyler Lutfeylese, yalancıları sâdık eyler Hakk'tan korkanı dergâhına lâyık eyler Zahiren görmez, bâtın içinde gözü olur. Aşık yanar, halktan kopar, Allah râzı; Aşıklığı arzu kılan şehid, gâzi Gerekli değil âşıklara çoğu-azı Damla yaşı Hakk Mevlâ’mın nezri olur. Delilik içinde başını yaranın kanı gider Zikrini söylese, Allah kendisi Bir ve Var'ı Seherlerde kan ağlamak kâr ve varı; Aşıkları her gün yüz bin gâzi olur. Kul Hoca Ahmed, malı yoktur, adağı başı Sabaha ulaşsa, Rabb’ine armağan yaşı; Acz ve niyaz, kırılmışlık eylediği işi; Kanlı yaşı, sarı yüzü özrü olur. HİKMET-104 Şeriatta mürşid olan garip kullar Şeriattan onlar menzil alır olmalı Namazına titiz olan mümin kullar Cennet evini ümid edip durur olmalı Ölüm meleği emir ile canım alsa Ağabey-kardeş herkes toplanıp tutuşup yansa Yedi adım attıktan sonra kalır olsa Münker-Nekir girip soru sorur olmalı Münker-Nekir girip soru sorar olsa O ateşli mızrak ile vurur olsa Başım yanıp canım tenim ateşe yansa İncitip canım dar kabirde yanar olmalı Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi Kalmadı bu cihanda geçti hepsi "Külli nefsin zaikatül mevt" ayeti Kur’an içinde ondan haber verir olmalı Şeriattan tarikattan beyan oldu Hakikattan Kur’an sözü kelam oldu Bu cihana Muhammed'in nuru doldu O nur ile iki cihan aydınlanır olmalı Muhabbetin pazarında dolanır Aşıklar sevdalanıp yürür olmalı Mahşer yerini bozmasın diye karıştırıp Allah'ına karşı çıkıp yürür olmalı Allah der eğer ki kulum neylerse eylesin Her ne eylese melekler ikram eylesin Aşksız adam aşk makamını görüp yürüsün Hakk kudretini ifşa eyleyip yürür olmalı Gerçek aşıklar kıyamet günü sorar devleti Hakk önünde aziz olan görür izzet Huri-gılman el bağlayıp eder hürmet Can ve gönlünü sevindirip yürür olmalı Hoş devlettir velilikte önder olsa Adil olup bir mümini kadı eylese O kadı bütün halkı razı eylese Razılıktan cennet evini alır olmalı Mümin kullar namaz kılıp olsa uzak O kulun rengi olur böyle sarı O hizmeti Hakk önünde olsa layık Huri kızları karşılayıp kucaklar olmalı Cahil kimse namazın kadrini nereden bilir Her namazda iman baştan tazelenir "Es-salat" dese gafil başını çevirip uyur Gafillikden ömrünü yele satar olmalı Kul Hoca Ahmed kulum desen ibadet eyle Kıyametin geleceğini yakın bil Hakkâ yakın olayım desen ibadet eyle İbadet eyleyen Hakk'a yakın olur olmalı HİKMET-105 Azrail birgün gelir şiddet ile Sıcak bedenden aziz canı vermek gerek Beş günlük geçici ömrü elden çıkarıp Çare bulmadan ahir bir gün ölmek gerek Oğul-kızın ağlayıp kalsa feryad edip Mal ve mülkün burada kalsa şaşkın olup Düşmanların sevinçlenir seni görüp Boynunu sunup uzanarak yatmak gerek Miras diyerek baş-ayağını bağlayalar Sıcak suyu başdan döküp yıkayalar Dört taraftan yavaş yavaş tutalar Altı karış bezden kefen eylemek gerek Cenazeni büyük-küçük kaldırsalar Kabristana bakıp seni yürütseler Yetmiş yerde soru sorsa melekler Bir bir onun cevabını vermek gerek Ahalinin mezarında imareti Görün orada türlü türlü alameti Kabir adlı kıyamet penceresini Siyasetli eve varıp girmek gerek Girip görsen karanlık yoktur ışık İçi dolusu hasretdir ateşli ayrılık O gün sana kim eyleye sana yardım Ta kıyamet tan atana kadar yatmak gerek Ömrün sonunda olacaktır bir gün tamam Bu iş ile gitsen eğer selam "yurdu" Helali bırakıp yemiş olsan daima haram Azabını gidip orada çekmek gerek Kul Hoca Ahmed tevbe eyle ölmeden önce Al yanağın kabirde yatıp solmadan önce Yılan-çıyan kabrin içine dolmadan önce Kaza kılsa razı olup durmak gerek HİKMET-106 Kara gündür o saat ki dünyadan sefer eylesen Kadın-evlâd, mal ve mülkün hepsinden geçer olsan Seni koymaz ecel aslâ, ne kadar hükmün geçerli olsa; İdare ile alemi eğer altın ve yakut eylesen Muhassıldır ahaliye ecel tıpkı askerler gibi; Gazap ile alır canını, ne kadar inlesen Olmuştur herkese ferman ölümün şerbetini içmek; Kaçıp ondan kurtulmazsın, ne kadar ondan çekinsen Ahalinin mezarına varıp bir bir temaşa eyle Ölülerden ibret almak gerek bağrını kebap eylesen Her zaman iyilik eyle, gidersin işbu dünyadan; Kıyamet yüz suyuna gerek ciğerini kan eylesen Allah emrini tutan olur o evliyâlardan; Olursun evliyâlardan, riyâzeti çokça eylesen Sevinme mal ve mülküne, kurutur bu ecel sonunda Kara yere girersin sonunda, ne kadar kâr ve kazanç eylesen Hoca Ahmed kötülük ile hayatını eyleme zâyi; Olursun Hazret’e lâyık, eğer seherde ibadet eylesen HİKMET-107 Gelin dostlar hep birtikte durup söyleyelim Zikir bizi aydınlığa çeker imiş Zikri ile devam eden aşıkların Niyazları günden güne artar imiş Kim ki söylese Hakk zikrini bağrı yanıp Göz yaşını yağmur eyleyip rengi solup Öz yakasını yanıldım diye özü tutup Öyle aşık sır şarabını tadar imiş Bu yolun lezzetini bilmeyenler Öz yakasını tutup tevbe etmeyenler Dünyalığına mağrur olup yürüyenler Hayvandır, belki ondan beter imiş Aşk sevdası kime düşse evi viran Gece-gündüz cemal isteyip yürür hayran Aşk yolunda gözü yaşlı bağrı yanık Tutkun olup özünü arayıp yürür imiş Ey dostlar kabsab geldi karanlık Ümidim var o Rabb’imden hem aydınlık Târikatın pazarıdır hem kuruluk Niyazlı kul girip sevda eder imiş Kul Hoca Ahmed ibret al sed hezardan Niyazsızlar nasip almaz o pazardan Fazıllıkda uzak kalır o nazardan Cahil ömrünü değersiz pula satar imiş HİKMET-108 Gelin toplanın zâkir kullar, zikr söyleyelim; Zâkirleri Allah şüphesiz sever imiş. Aşksızların imanı yok ey arkadaşlar; Cehennem içinde dinmeden devamlı yanar imiş. Muhabbetli âşıkları Allah sevdi; Onun için dünya derdini boşadı Candan geçip, yaşını saçıp âşık oldu; Mahşer günü cemalini görür imiş. Aşıkların gerçek dostuna canı kurban; Şevki ile onu arayıp eyler feryad Aşk sevdası başa düşse evi viran Tutkun olup, onu arayıp yürür imiş. Aşık olsan, gece gündüz dinmeden ağla; Pir-i kamil hizmetine belini bağla; Yanıp pişip derdi ile göğsünü dağla; Dağda giden visalini görür imiş. Hakk’ı seven âşıkları buldu murat; Sahte âşık olup yürüme, sabaha ayıp Kılıçtan keskin kıl köprünün adı Sırat; Yalan dâva eyleyen geçemeyip kalır imiş. Aşık olsan, yalan dâva eyleme sakın Yalan dâva eyleyenlerden Allah bizâr Kahhar Melik'im kahr eylese, adı Kahhar; Kıyamet günü yüzü kara kalkar imiş. Aşıkları gece ağlayıp seherde kalkar Sır şarabını içen âşık sırrı örter; Her kim söğse, belki tepse, elini öper Öyle erenler feyiz-fetih alır imiş. Muhabbetten haber alan canı bilmez; Başı gitse, yâri olmadıkça canı bilmez; Aşk kelâmı, zevk yemeği, ekmeği bilmez; "Hu"-"Hu" diye zikrini söyleyip yürür imiş. Aşıkların gözü yaşlı, bağrı yanık; Çekinmesi yok, utanması yok, yürür çıplak Halk gözünde topraktan değersiz, sırrı gizli Canı ile zikrini söyleyip yürür imiş. Doğru yürüyen âşıklardan Allah râzı; Aşık işi kolay değil; eyleme heves Yalancılar âşıkım der, Allah hakim İmanını değersiz pula satar imiş. Aşıklığın kolay işi, baş verme Mansur gibi kendinden geçip can verme "Mutu kabte en temutu" toprak olma Aşıkları ölmeden önce ölür imiş. Sevda eylesen ahiretin sevdasını Başa alma dünyanın kavgasını Amel eyle cennet al masivasını Cennet alan cemalini görür imiş. Allah nuru kabrinin içini aydın eyleyince Firdevs cenneti gülü açılıp gülşen eyleyince Melekler karşısından kendini bırakınca Bu alemin aydınlığından geçer imiş Bütün ruhlar toplanıp gelince mübareğe Meşgul olunca kutluluğa Dua eyleyip döndükten sonra kalınca tek Bütün ruhlar dönüp bir bir kaçar imiş Yedi adım geldikten sonra Münker-Nekir Heybet ile girip gelince eyleyip kahır İki gözü ateş gibi yanıp acaip yanar Nurunu görüp saygı eyleyip kaçar imiş Kul Hoca Ahmed âşık olsan, candan geç Ondan sonra şevk şarabını doyasıya iç Günahını hafif eyleyip burada uç Aşıkları cennet içinde uçar imiş. HİKMET-109 Tarikate şeriatsiz girenlerin Şeytan gelip imanını alır imiş. İşbu yolu pirsiz iddia eyleyenleri Şaşkın olup ara yolda kalır imiş. Tarikate siyasetli mürşid gerek; O mürşide itikatli mürid gerek; Hizmet kılıp Pir rızasını bulmak gerek; Böyle âşık Hakk'tan pay alır imiş. Pir rızası Hakk rızası olur dostlar; Hakk Taâlâ rahmetinden alır dostlar; Riyâzette sır sözünden bilir dostlar; Öyle kullar Hakk’â yakın olur imiş. İşbu yola ey kardeş pirsiz girme; Hak yâdından bir an gâfil olup yürüme; Mâsivaya -akıllı isen-, gönül verme; Lânetli şeytan kendi yoluna salar imiş. Ey dostlar, hiç bilmedim ben yolumu; Saadete bağlamadım ben belimi; Mâsivadan hiç çekmedim ben dilimi; Cahilliğim beni rezil eyler imiş. Şeriati, tarikati bileyim desen, Tarikati hakikate ulayım desen, Bu dünyadan inci ve cevher alayım desen, Candan geçen seçkinleri alır imiş. Aşık kullar gece gündüz aslâ dinmez; Bir saati Hak yâdından gâfil olmaz; Öyle kulu Sübhan Melik'im ziyanda bırakmaz Dua eylese, icabetli olur imiş. Vah ne yazık, geçti ömrüm gaflet ile; Sen bağışla günahlarımı rahmet ile; Kul Hoca Ahmed sana yandı hasret ile; Kendi kendisine kendisi yanıp yakılır imiş. HİKMET-110 Kudret ile ferman eyledi Mevlâ'm bize, Yerde gökte canlı mahluk kalmaz imiş. Can alıcı eyledi Azrail’i âlem üzerinde, Aziz canı almadıkça koymaz imiş. Yaşım benim küçük olur deyip söyler idim; Her ne hasıl olsa, az deyip söyler idim; Türlü türlü dava işleri eyler idim; Şimdi bildim, benim dediğim gibi olmaz imiş. Dünya benim mülküm diyen sultanlara, Alem malını sayısız yığıp alanlara, Yeme ve içme ile meşgul olanlara, Ölüm gelse, biri vefa eylemez imiş. Mağrur olmayın, ey dostlarım, eğlenip Gece gündüz yalan söyleyip, boşuna yatıp; Can alıcı gelir imiş bir gün yetip; Böyle yerde gâfil yürüse olmaz imiş. Kul Hoca Ahmed, öleceğini bile gör Ahiretin hazırlığını kıla gör Varırım deyip yol başında yürüye gör "Ölüm meleği" gelse, fırsat bırakmaz imiş.***************** |