TASAVVUF ve SUFİLER

***

Görülen Lüzum Üzerine Divan-ı Hikmet ile İlgili Zorunlu Bir Açıklama

Websitemizde yayınlanan Hoca Ahmed Yesevi hakkındaki inceleme ve Ahmed Yesevi’ye ait Divan-ı Hikmet’teki şiirlerin özgün metni ve Türkiye Türkçesi’ne aktarım metinleri eser sahibi Dr. Hayati Bice’nin özel izni ile sitemize konmuştur. Bu yazılı materyallerin her türlü telif hakkı yayınlanmak üzere Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’na devredilmiş olup bilimsel araştırmalar dışında kısmen ve hiçbir şekilde tamamen kopyalanması-yayını yasaktır. Özellikle bu metinlerin  kitap şeklinde yayınlanması halinde her türlü hukuki takip yapılacaktır.

Websitelerinde bu materyallere yer vermek isteyen webmasterların hayatibice@yahoo.com adresinden izin istemeleri ve yaptıkları her alıntıda websitemizi referans olarak göstermeleri önemle rica olunur.

Ana Sayfa

Editörden

Kavramlar

Kişilikler

Güncel

Kütüphane

Linkler

Fotoğraflar

ZiyaretçiDefteri

İstatistikler

 

 

DİVAN-I    HİKMET

[ TÜRKİYE     TÜRKÇESİNDE     TERCÜMESİ ]

[ 101-110. Hikmetler ]

HİKMET-101

Gariplikte garip olan garipler

Gariplik halini bilen garipler

Sebep ile uzak yere gidince

Kardeş kadrini bilen garipler

Susayınca suya muhtaç olan

Diriyken ağlayıp ölen garipler

Kimse bilmez gariblerin hali nicedir

Meğer bilse garip olan garibler

Gariplik zor iştir ey azizim

Kim o kıymetsiz olur miskin garipler

Gel şimdi Ahmed kendine bak

Garipsin sen garip miskin garipler

HİKMET-102

Sübhan Rabb'im ferman eylese kudret ile;

Aşıkları kavga eyleyip yürür olur.

Mahşer yerinde figan eyleyip, yaşını döküp

Ele kendini günahkar gösterip yürür olur.

Halk içinde rezil yürür, kendini bilmez;

Cahillerin sohbetinden kaçmayı bilmez;

O sebepten erenlerin kokusu gelmez;

Gözde yaşını dökerek yürür olur

Aşıkların Hakk karşısında yüz nâzı var

Nâra çekse, zerre aslâ kalmaz, yanar

Oruç, namaz, tesbihleri “Allah “;

Batınlarını söyler kılıp yürür olur.

Vahşi gibi çöller içinde eyler vatan;

Sahralarda yoldaşları karga ve çaylak;

Hacet değil âşıklara bağ ve çemen;

Hızır İlyas yoldaş kılıp yürür olur.

Aşıkların göz yaşıdır bağ ve bostan;

Bülbülleri söyler devamlı binlerce destan;

Dışlarını bozup yürür, hane viran;

Hakk kudretini söyleyerek yürür olur.

Şuursuz olup, yanıp yürür mest ve hayran;

"Âllah" diye gözde yaşı, bağrı biryan;

Nâra vurup feryad edip eyler figan

Allah zikrini niyaz eyleyip yürür olur.

Kadir Melik’im kudret ile sulh eylese,

Cennet içine girer âşık emr eylese,

Nara çekip, feryad edip vird eylese,

Mey içerek, sema eyleyip yürür olur.

Gece gündüz ağla daima bir an dinmeden,

Dilden Allah yâdını söyleyip yorulup kalmadan

Gözde yaşı akmaz aslâ bağrı yanmadan;

Yaşını alıp tanık eyleyip yürür olur.

Muhabbetin Burak’ın binip yürüyen,

Öyle âşık tarikatte dolaşan

Sır şarabını içip ezelde ruhu kanan,

Aşk kapısında seslenip yürür olur.

Cehenneme girse âşık, perva eylemez

Görüp, bilip mal ve mülkünü ele almaz;

Huri, köşkler, gılmanları göze iliştirmez

Feryad edip kavga kılıp yürür olur.

Kahhar Melik'im kudret ile nidâ eylese

Cemal için yananlarım, "gel gel" dese,

Göz yaşını akıtarak feryad eylese

Akıl ve şuurunu bilge eyleyip yürür olur.

Rahman Melik'im rahmeti ile nidâ eyler;

Asi, câfi ümmetlerin halini sorar;

Mahşer günü cemalini armağan eyler

Can ve gönlünü feda eyleyip yürür olur.

Rahman Melik'im rahmeti ile nida eyler

Hazin nida işitip âşık canı yanar;

Saf saf olup âşıkları baş kaldırır

Aşk kendini tek eyleyip yürür olur.

Hakk'ı bulan divaneler şuursuzca konuşur

Derd halini ortaya çıkarıp yürür olmalı

Makamları yüce makam Arş'ı gözler

Halka kendini rüsva eyleyip yürür olmalı

Yurttan kaçıp dağ çölünü eyleyince vatan

Çöller içinde yoldaşları karga ve çaylak

Gider olsa çörek dikeni ona kefen

Türlü vahşi hayvanı yoldaş kılıp yürür olmalı

Böyle olmayınca can dostunu bulmak olmaz

Bu yolların kaygısı çok acele olmaz

Candan geçmeyince vahdet meyini içmek olmaz

Mey içerek sema eyleyerek yürür olmalı

Canânı bulan kişi özünü bilmez

Alem halkı talip olsa kaçıp gelmez

Yüzbin nasihatçı olsa onun öğüdünü almaz

Yurda özünü rüsva eyleyip yürür olmalı

Yüz bin aşık yansa yakılsa olur mutlu

Hakk zikrini her kim dese olur dostu

Mahşer günü cemaline olur sırdaş

Can ve imanını feda eyleyip yürür olmalı

Allah için canını veren boşa vermez

İki cihan ona bostan asla ölmez

Gerçek aşığın sırrı gizlidir halk bilemez

Gözyaşını tanık eyleyip yürür olmalı

Aşık ölmez kör olmaz aşkı taze

Halk içinde ağzı güler yanar gizli

Çöller gezip yollar yürüyüp "Hakk la-mekan"

Hakk aşkını yakararak yürür olmalı

 Aşk bağını gezen aşık özünü bilmez

Gece-gündüz mest ve hayran kendine gelmez

Göz ister kullara yakınlık duymaz

Hakk vaslını maksat eyleyip yürür olmalı

Gerçek dertliler dertsizliği göze almaz

Zâhid-âbid mesleklerini dile almaz

Fayda görse aşksızlara bakış iliştirmez

Gerçek dertliye deva eyleyip yürür olmalı

Aşıkların bildiklerini halk bilemez

Huri, gılman bütün melekler yanına gelemez

"Sekahüm rabbihüm"i arzu eylemez

Cemaline vefa eyleyip yürür olmalı

Huri, gılman "entahur"dan alıp gelince

Rıdvan melek kadeh sunup hürmet eyleyince

Aşıkları gözünü yumup şuursuz olunca

"Va üstüga" deyip içinde yürür olmalı

Hakk temaşa eyleyip ona rahmet eyleyince

Kabir içinde nur yollayıp şefkat eyleyince

Yetmiş bölük melekleri yakınlaşınca

Lütuf ve kerem armağan eyleyip yürür olmalı

Aşık yanar candan yanar Hakk’ı sever

Allah için dünya kaygısını boşlar

Bağrını deşip baştan ayağa kana boyar

Aşık olup tek eyleyip yürür olmalı

Ey dostlar aşk ehlinin serveti yok

Deva sormayın aşk derdinin devası yok

Bu yollarda aşık olsa dönüşü yok

Canı bedenden ayrı eyleyip yürür olmalı

Bedeni büyük ateşte bırakan canı başka

Hikmet okur talip olur yetse söze

Kimi görse izini alıp sürer göze

Akıl ve şuurunu bilge eyleyip yürür olmalı

Heveskarı bedeni yansa canı yanmaz

O sebepten aşkın değerine yetip olmaz

Erenler sohbetine kaçıp gelmez

Zikir, dua riya eyleyip yürür olmalı

Bu alemden ayrı eyleyen Allah özünü

Ey ümmetler Hakk Mustafa'nın dediği sözü

Mahşer günü aydın ola Hakk'a yüzü

Din yolunda aydın eyleyip yürür olmalı

Aşıkların diri ölen canı ayrı

Kanat çırpıp uçayım dese esirger Allah

Din gönlünü aydınlatıp tutup olsa tamam

Aşıkları şaşkın olup yürür olmalı

Aşık olup hikmet söyledi Kul Hoca Ahmed;

Sıdkı ile işitene yüz bin rahmet;

İman armağan eyler Allah'ım, tâc ve devlet;

Aşık gönlünü safâ eyleyip yürür olur.

HİKMET-103

Muhabbetin şevki ile yâr iste

Oruç, namaz Rabb’imin farzı olur.

Mahşer yerinde adaleti ile sorar olsa.

Aşıkların bir Allah’a arzı olur.

Arzı şudur: Allah’a bin imdad eder

"Halimi gör" deyip, yaşını saçıp feryad eder;

Nâra çekip mahşer yerini bayındır eder;

Aşıkların gönlünün âhı borcu olur.

Gerçek âşıklar daima diri, ölmüş değil;

Ruhları yer altına girmiş değil;

Zâhid âbid bu mânayı bilmiş değil;,

Gerçek âşıklar ahalinin Hızır’ı olur

Günahlardan korkup kendisi ağlayıp durur;

Mahşer günü ne yaparım deyip kanlar yutar

Sırat adlı güzergâhta başı uyuşur

Rabb'ine acizlik arzı olur

Zerre aşkı kime düşse, ağlar eyler

Göz yaşını akıtarak umman eyler

Her ne bulsa, Hakk yoluna ihsan eyler

Cimrilerin düşmanlığı-buğzu olur.

Aşıkların yaş yerine kanı akar

Melekler her taraftan nurlar yakar

Gâfil olsa, "Hazır ol" deyip kendi bakar;

Gerçek âşıklar bu dünyanın süsü olur.

Dünya ehlinin âhiretten korkusu yok;

Ruhu yalnız, iman-İslâm yoldaşı yok;

Tarikat yolunu şaşıran hiç korkusu yok;

Kulum der, dili ile ağzı olur.

Gece Allah, gündüz Allah dinmeden yürür;

Allah mumu, pervane gibi kendini vurur;

Leylâ-Mecnun, Ferhad-Şîrîn devrini sürer;

Hakk Teâlâ âşıkların sevgilisi olur.

Aşık yansa, hâs sevgilisi ile yanar;

Sahteler yanmadan durur, candan doyar;

Gerçek âşıklar yandıkça pür-nur olur

O sebepten mâşukuna nâzı olur.

Ateşe koysa, ateşten yanmaz âşık kişi;

Yer ve göğü bostan kılar akan yaşı;

Allah dese, şüphesiz parlar içi-dışı;

Yakılmak-yanmak âşıklara adet olur.

Bütün aşıklar yığılıp varır dergahına

Yaşını saçıp efgan eyleyip bargahına

Yedi cehennem dayanamaz bir ahına

Rahman Melik'im aşıklara hakim olur

Sulh eylese âşıkları kabul eylemez

Huri-gılman, cennet verse, göze iliştirmez

Cemal dileyip başlarını yerden almaz;

Aşıkları cemal görüp râzı olur.

Aşıkların yedi göğe ulaşır âhı;

Allah dese, yerle bir olur her günahı;

Aşıkların Rahman Melik'im sığınağı

Aziz başı ahalinin nezri olur.

Aşıkları çok yandıran Hakk cemali

Onun için dinmeden ağlayıp döker gözyaşı feryad

Vaad ettiği âşıkları görür O'nu

Hak cemali göz yaşının bedeli olur.

Aşıkları Hakkâ bakıp nâra çeker

Melekler hediye eyleyip Hakkâ söyler;

Şevk şarabını içen âşıkın şevki artar

Karışıklık-feryad ahalinin tuzu olur.

Can verici meyden içen âşık orada sultan;

Onun için Hakk yolunda canı kurban;

Sabaha varsa, cemaline eyler konuk

Kış mevsiminde mey içirse, yazı olur.

Gizli yürür kimi görse, âşık eyler

Lutfeylese, yalancıları sâdık eyler

Hakk'tan korkanı dergâhına lâyık eyler

Zahiren görmez, bâtın içinde gözü olur.

Aşık yanar, halktan kopar, Allah râzı;

Aşıklığı arzu kılan şehid, gâzi

Gerekli değil âşıklara çoğu-azı

Damla yaşı Hakk Mevlâ’mın nezri olur.

Delilik içinde başını yaranın kanı gider

Zikrini söylese, Allah kendisi Bir ve Var'ı

Seherlerde kan ağlamak kâr ve varı;

Aşıkları her gün yüz bin gâzi olur.

Kul Hoca Ahmed, malı yoktur, adağı başı

Sabaha ulaşsa, Rabb’ine armağan yaşı;

Acz ve niyaz, kırılmışlık eylediği işi;

Kanlı yaşı, sarı yüzü özrü olur.

HİKMET-104

Şeriatta mürşid olan garip kullar

Şeriattan onlar menzil alır olmalı

Namazına titiz olan mümin kullar

Cennet evini ümid edip durur olmalı

Ölüm meleği emir ile canım alsa

Ağabey-kardeş herkes toplanıp tutuşup yansa

Yedi adım attıktan sonra kalır olsa

Münker-Nekir girip soru sorur olmalı

Münker-Nekir girip soru sorar olsa

O ateşli mızrak ile vurur olsa

Başım yanıp canım tenim ateşe yansa

İncitip canım dar kabirde yanar olmalı

Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi

Kalmadı bu cihanda geçti hepsi

"Külli nefsin zaikatül mevt" ayeti

Kur’an içinde ondan haber verir olmalı

Şeriattan tarikattan beyan oldu

Hakikattan Kur’an sözü kelam oldu

Bu cihana Muhammed'in nuru doldu

O nur ile iki cihan aydınlanır olmalı

Muhabbetin pazarında dolanır

Aşıklar sevdalanıp yürür olmalı

Mahşer yerini bozmasın diye karıştırıp

Allah'ına karşı çıkıp yürür olmalı

Allah der eğer ki kulum neylerse eylesin

Her ne eylese melekler ikram eylesin

Aşksız adam aşk makamını görüp yürüsün

Hakk kudretini ifşa eyleyip yürür olmalı

Gerçek aşıklar kıyamet günü sorar devleti

Hakk önünde aziz olan görür izzet

Huri-gılman el bağlayıp eder hürmet

Can ve gönlünü sevindirip yürür olmalı

Hoş devlettir velilikte önder olsa

Adil olup bir mümini kadı eylese

O kadı bütün halkı razı eylese

Razılıktan cennet evini alır olmalı

Mümin kullar namaz kılıp olsa uzak

O kulun rengi olur böyle sarı

O hizmeti Hakk önünde olsa layık

Huri kızları karşılayıp kucaklar olmalı

Cahil kimse namazın kadrini nereden bilir

Her namazda iman baştan tazelenir

"Es-salat" dese gafil başını çevirip uyur

Gafillikden ömrünü yele satar olmalı

Kul Hoca Ahmed kulum desen ibadet eyle

Kıyametin geleceğini yakın bil

Hakkâ yakın olayım desen ibadet eyle

İbadet eyleyen Hakk'a yakın olur olmalı

HİKMET-105

Azrail birgün gelir şiddet ile

Sıcak bedenden aziz canı vermek gerek

Beş günlük geçici ömrü elden çıkarıp

Çare bulmadan ahir bir gün ölmek gerek

Oğul-kızın ağlayıp kalsa feryad edip

Mal ve mülkün burada kalsa şaşkın olup

Düşmanların sevinçlenir seni görüp

Boynunu sunup uzanarak yatmak gerek

Miras diyerek baş-ayağını bağlayalar

Sıcak suyu başdan döküp yıkayalar

Dört taraftan yavaş yavaş tutalar

Altı karış bezden kefen eylemek gerek

Cenazeni büyük-küçük kaldırsalar

Kabristana bakıp seni yürütseler

Yetmiş yerde soru sorsa melekler

Bir bir onun cevabını vermek gerek

Ahalinin mezarında imareti

Görün orada türlü türlü alameti

Kabir adlı kıyamet penceresini

Siyasetli eve varıp girmek gerek

Girip görsen karanlık yoktur ışık

İçi dolusu hasretdir ateşli ayrılık

O gün sana kim eyleye sana yardım

Ta kıyamet tan atana kadar yatmak gerek

Ömrün sonunda olacaktır bir gün tamam

Bu iş ile gitsen eğer selam "yurdu"

Helali bırakıp yemiş olsan daima haram

Azabını gidip orada çekmek gerek

Kul Hoca Ahmed tevbe eyle ölmeden önce

Al yanağın kabirde yatıp solmadan önce

Yılan-çıyan kabrin içine dolmadan önce

Kaza kılsa razı olup durmak gerek

HİKMET-106

Kara gündür o saat ki dünyadan sefer eylesen

Kadın-evlâd, mal ve mülkün hepsinden geçer olsan

Seni koymaz ecel aslâ, ne kadar hükmün geçerli olsa;

İdare ile alemi eğer altın ve yakut eylesen

Muhassıldır ahaliye ecel tıpkı askerler gibi;

Gazap ile alır canını, ne kadar inlesen

Olmuştur herkese ferman ölümün şerbetini içmek;

Kaçıp ondan kurtulmazsın, ne kadar ondan çekinsen

Ahalinin mezarına varıp bir bir temaşa eyle

Ölülerden ibret almak gerek bağrını kebap eylesen

Her zaman iyilik eyle, gidersin işbu dünyadan;

Kıyamet yüz suyuna gerek ciğerini kan eylesen

Allah emrini tutan olur o evliyâlardan;

Olursun evliyâlardan, riyâzeti çokça eylesen

Sevinme mal ve mülküne, kurutur bu ecel sonunda

Kara yere girersin sonunda, ne kadar kâr ve kazanç eylesen

Hoca Ahmed kötülük ile hayatını eyleme zâyi;

Olursun Hazret’e lâyık, eğer seherde ibadet eylesen

HİKMET-107

Gelin dostlar hep birtikte durup söyleyelim

Zikir bizi aydınlığa çeker imiş

Zikri ile devam eden aşıkların

Niyazları günden güne artar imiş

Kim ki söylese Hakk zikrini bağrı yanıp

Göz yaşını yağmur eyleyip rengi solup

Öz yakasını yanıldım diye özü tutup

Öyle aşık sır şarabını tadar imiş

Bu yolun lezzetini bilmeyenler

Öz yakasını tutup tevbe etmeyenler

Dünyalığına mağrur olup yürüyenler

Hayvandır, belki ondan beter imiş

Aşk sevdası kime düşse evi viran

Gece-gündüz cemal isteyip yürür hayran

Aşk yolunda gözü yaşlı bağrı yanık

Tutkun olup özünü arayıp yürür imiş

Ey dostlar kabsab geldi karanlık

Ümidim var o Rabb’imden hem aydınlık

Târikatın pazarıdır hem kuruluk

Niyazlı kul girip sevda eder imiş

Kul Hoca Ahmed ibret al sed hezardan

Niyazsızlar nasip almaz o pazardan

Fazıllıkda uzak kalır o nazardan

Cahil ömrünü değersiz pula satar imiş

HİKMET-108

Gelin toplanın zâkir kullar, zikr söyleyelim;

Zâkirleri Allah şüphesiz sever imiş.

Aşksızların imanı yok ey arkadaşlar;

Cehennem içinde dinmeden devamlı yanar imiş.

Muhabbetli âşıkları Allah sevdi;

Onun için dünya derdini boşadı

Candan geçip, yaşını saçıp âşık oldu;

Mahşer günü cemalini görür imiş.

Aşıkların gerçek dostuna canı kurban;

Şevki ile onu arayıp eyler feryad

Aşk sevdası başa düşse evi viran

Tutkun olup, onu arayıp yürür imiş.

Aşık olsan, gece gündüz dinmeden ağla;

Pir-i kamil hizmetine belini bağla;

Yanıp pişip derdi ile göğsünü dağla;

Dağda giden visalini görür imiş.

Hakk’ı seven âşıkları buldu murat;

Sahte âşık olup yürüme, sabaha ayıp

Kılıçtan keskin kıl köprünün adı Sırat;

Yalan dâva eyleyen geçemeyip kalır imiş.

Aşık olsan, yalan dâva eyleme sakın

Yalan dâva eyleyenlerden Allah bizâr

Kahhar Melik'im kahr eylese, adı Kahhar;

Kıyamet günü yüzü kara kalkar imiş.

Aşıkları gece ağlayıp seherde kalkar

Sır şarabını içen âşık sırrı örter;

Her kim söğse, belki tepse, elini öper

Öyle erenler feyiz-fetih alır imiş.

Muhabbetten haber alan canı bilmez;

Başı gitse, yâri olmadıkça canı bilmez;

Aşk kelâmı, zevk yemeği, ekmeği bilmez;

"Hu"-"Hu" diye zikrini söyleyip yürür imiş.

Aşıkların gözü yaşlı, bağrı yanık;

Çekinmesi yok, utanması yok, yürür çıplak

Halk gözünde topraktan değersiz, sırrı gizli

Canı ile zikrini söyleyip yürür imiş.

Doğru yürüyen âşıklardan Allah râzı;

Aşık işi kolay değil; eyleme heves

Yalancılar âşıkım der, Allah hakim

İmanını değersiz pula satar imiş.

Aşıklığın kolay işi, baş verme

Mansur gibi kendinden geçip can verme

"Mutu kabte en temutu" toprak olma

Aşıkları ölmeden önce ölür imiş.

Sevda eylesen ahiretin sevdasını

Başa alma dünyanın kavgasını

Amel eyle cennet al masivasını

Cennet alan cemalini görür imiş.

Allah nuru kabrinin içini aydın eyleyince

Firdevs cenneti gülü açılıp gülşen eyleyince

Melekler karşısından kendini bırakınca

Bu alemin aydınlığından geçer imiş

Bütün ruhlar toplanıp gelince mübareğe

Meşgul olunca kutluluğa

Dua eyleyip döndükten sonra kalınca tek

Bütün ruhlar dönüp bir bir kaçar imiş

Yedi adım geldikten sonra Münker-Nekir

Heybet ile girip gelince eyleyip kahır

İki gözü ateş gibi yanıp acaip yanar

Nurunu görüp saygı eyleyip kaçar imiş

Kul Hoca Ahmed âşık olsan, candan geç

Ondan sonra şevk şarabını doyasıya iç

Günahını hafif eyleyip burada uç

Aşıkları cennet içinde uçar imiş.

HİKMET-109

Tarikate şeriatsiz girenlerin

Şeytan gelip imanını alır imiş.

İşbu yolu pirsiz iddia eyleyenleri

Şaşkın olup ara yolda kalır imiş.

Tarikate siyasetli mürşid gerek;

O mürşide itikatli mürid gerek;

Hizmet kılıp Pir rızasını bulmak gerek;

Böyle âşık Hakk'tan pay alır imiş.

Pir rızası Hakk rızası olur dostlar;

Hakk Taâlâ rahmetinden alır dostlar;

Riyâzette sır sözünden bilir dostlar;

Öyle kullar Hakk’â yakın olur imiş.

İşbu yola ey kardeş pirsiz girme;

Hak yâdından bir an gâfil olup yürüme;

Mâsivaya -akıllı isen-, gönül verme;

Lânetli şeytan kendi yoluna salar imiş.

Ey dostlar, hiç bilmedim ben yolumu;

Saadete bağlamadım ben belimi;

Mâsivadan hiç çekmedim ben dilimi;

Cahilliğim beni rezil eyler imiş.

Şeriati, tarikati bileyim desen,

Tarikati hakikate ulayım desen,

Bu dünyadan inci ve cevher alayım desen,

Candan geçen seçkinleri alır imiş.

Aşık kullar gece gündüz aslâ dinmez;

Bir saati Hak yâdından gâfil olmaz;

Öyle kulu Sübhan Melik'im ziyanda bırakmaz

Dua eylese, icabetli olur imiş.

Vah ne yazık, geçti ömrüm gaflet ile;

Sen bağışla günahlarımı rahmet ile;

Kul Hoca Ahmed sana yandı hasret ile;

Kendi kendisine kendisi yanıp yakılır imiş.

HİKMET-110

Kudret ile ferman eyledi Mevlâ'm bize,

Yerde gökte canlı mahluk kalmaz imiş.

Can alıcı eyledi Azrail’i âlem üzerinde,

Aziz canı almadıkça koymaz imiş.

Yaşım benim küçük olur deyip söyler idim;

Her ne hasıl olsa, az deyip söyler idim;

Türlü türlü dava işleri eyler idim;

Şimdi bildim, benim dediğim gibi olmaz imiş.

Dünya benim mülküm diyen sultanlara,

Alem malını sayısız yığıp alanlara,

Yeme ve içme ile meşgul olanlara,

Ölüm gelse, biri vefa eylemez imiş.

Mağrur olmayın, ey dostlarım, eğlenip

Gece gündüz yalan söyleyip, boşuna yatıp;

Can alıcı gelir imiş bir gün yetip;

Böyle yerde gâfil yürüse olmaz imiş.

Kul Hoca Ahmed, öleceğini bile gör

Ahiretin hazırlığını kıla gör

Varırım deyip yol başında yürüye gör

"Ölüm meleği" gelse, fırsat bırakmaz imiş.

*****************